Faydalı Olabileceğini Düşündüğüm Değişim Önerileri

Geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabım üzerinden şu ana kadar beş farklı değişikliğin yapılmasında fayda olduğunu belirtmiştim. Bugün sizler ile neden değişikliklerin yapılması gerektiğini daha detaylı sunacağım.

  • Fonu yöneten ve/veya kuran kuruluş ile ilişkisi olan gerçek veya tüzel kişilerin fonda yatırımı varsa paylaşılsın.
Fon veya portföy yönetimi alanında karşımıza çıkan en önemli sorunlardan biri yöneten ile yönettiren arasındaki çıkar çatışmasıdır. Fon veya portföy yöneten kişiler performans ortaya koyabilmek için ellerinden geleni yapmak durumunda olsalar da, yönettikleri fon değer kaybettiğinde ceplerinden bir para çıkmamakta, yalnızca kazandıkları para düşmektedir. Bu kaybedersek 'Yalnızca sen', kazanırsak 'Hep beraber' kazanç komposizyonu yatırımcıları dezavatanjlı bir duruma düşürmektedir. Yani çıkarlar birebir denk değildir.

Para kaybedildiği yıllarda fon yöneticilerinin cebinden para çıkmalı gibi bir düşüncem yok; ancak yöneten ile yönettiren arasındaki çıkarları birbirine daha yakın olduğunu anlayabilmemiz için fonun yöneticisi, kurucusu veya kuran kuruluşun sahiplerinin fonda ne kadar yatırımı olduğu sunulmalıdır. Bu şekilde yatırımcı, yönetici ile aynı gemide hangi oranda olduğunu daha iyi analiz edebilecektir.

Çıkar çatışma dışında ilave olarak, örneğin Tahincioğlu ile Ak Portföy Dördüncü Gayrimenkul Yatırım Fonu arasında Palladium AVM'nin satış işlemi gibi işlemlerde fonun yatırımcısının Akbank olup olmadığını bilmek faydalı olacaktır. 
  • Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklıkları'nın yatırımlarına yönelik finansal bilgiler dipnotlarda sunulsun.
Bu tip firmaların sermaye piyasalarımızın gelişimine katkısı olacağını, yatırımlarını ilerleyen zamanlarda halka arz etme ve erken aşama yatırımları destekleme ihtimalleri kaynaklı, hiç şüphem yoktur. Nitelikli olmayan yatırımcılara kapalı olan Girişim Sermayesi Fonları'na benzer yatırım stratejilerine bahsi geçen yatırımcıların ulaşma imkanını sunmaları çok önemlidir.

Ancak sundukları avantajlar, yatırım yaptıkları şirketlerdeki sahiplik oranları ne olursa olsun (%0.01'den %100'e kadar) seçili finansal verilerini finansal tablolarında veya dipnotlarda sunmama dezavantajlarının önüne geçememektedir. Şeffaflıktan uzak bu yapı, şirketlerin borsada işlem gören değerlerinde spekülatif hareketlerin yapılmasına olanak sağladığını düşünmekteyim.
  • Emeklilik yatırım fonları da aylık portföy dağılım raporu paylaşsın.
Emeklilik yatırım fonlarının yatırımcılarının gözünde kötü bir repütasyonu vardır. Elde ettikleri getiri açısından tatminkar sonuçlar elde edememeleri bu duruma sebebiyet vermesi çok doğaldır. 

Tatminkar olmayan sonuçların seçilen stratejinin o dönem kötü performans göstermesi ya da fon yöneticisi veya fon yönetim firmasının yapmış olduğu kendine özgü hatalar kaynaklı olabilir. Hangi sebeple kötü veya iyi performans gösterildiğinin anlaşılması için emeklilik yatırım fonlarının da en azından ayda bir defa portföy dağılım raporu paylaşması yerinde olacaktır.

Şeffaflıktan kaçmak şüpheleri normal olarak doğurur. 
  • Riski daha fazla olan hisse senedi yatırımında nitelikli yatırımcı kuralı yokken, sabit getirili araçlara yatırımda bulunan nitelikli yatırımcı şartı kaldırılsın.
Türkiye'de malum firmaların kendilerini finanse etmelerinde bankaların olması gerektiğinden çok daha büyük payı vardır. Bankaların yükünü hafifletebilecek mekanizmalar ülkemizde maalesef çok kısıtlıdır.

Bu yükü ortadan kaldırabilecek mekanizmanın en önemli ayağı, Borsa İstanbul hisse senedi piyasası değil, tahvil piyasası olmalıdır. Sermaye piyasaları gelişmiş ülkelerde hisse senetleri piyasasının kat ve kat büyüklükte tahvil piyasasının olduğu gerçeğini unutmamalıyız.

Tahvil piyasasının gelişmesi bankaların üzerindeki yükü hafifletmenin dışında, fiyatlama ve finansal tabloların paylaşımı kaynaklı şeffaflığının artması ile halının altına sıkıntıları süpürme ihtimalini de azaltacağını düşünmekteyim. Maalesef son dönemlerde tahvil veya Eurobond'u geçmiş dönemde olan firmaların sıkıntılarının artması ile beraber yeni ihraca çıkmadıkları gözlenmektedir.  

Peki tahvil piyasasının gelişmesi için ne yapılabilir? Öncelikle enflasyon ile kalıcı bir şekilde mücadele etmeliyiz. İlave olarak tahvil piyasasının gelişmesi için riski hisse senedi yatırımına göre çok daha az olan borçlanma araçları piyasasındaki nitelikli yatırımcı şartı kaldırılabilir, belli bir büyüklüğün üzerindeki kamu ihalelerini katılan ve/veya kazanan firmaların tahvil ihraç etme zorunluluğu getirilebilir ve işi yalnızca tahvil piyasasına her daim likidite sunan fonlar kurulabilir. 

Bahsetmiş olduğum kamu ihalelerine katılan ve/veya kazanan firmaların tahvil ihraç edip finansal tablolarını KAP'a paylaşması ile kamu ihalelerine yönelik algı da olumlu etkilenebilecektir. 

Not: Tahvil ihraç eden firmaların altı ayda bir finansal tablolarını istisnasız KAP'a koyma zorunlulukları olmalıdır.
  • Konar göçer firma yatırımcılarına kıyasla alıp işlem yapmadan uzun vade (+5 yıl) tutan yatırımcıların oy ve temettü hakları arttırılsın.
Halka açık firmaların uzun dönem performansı ile en az ilgilenen paydaş, ellerinde bulunan likidite avantajı ile sermayedarlardır. Bu avantaj ve özellikle gelişmiş ülkelerde ciddi olarak artan finansal piyasaların ağırlığı kısa vadeli düşünme ve çözümleri ön plana yıkıcı olabilecek şekilde çıkarmaktadır.

Analistler tarafından (finansal piyasa oyuncularından) kamuoyuna sunulan hisse başı net kar rakamının tutturulması için firmaların taklalar atması hiç de sağlıklı bir durum değildir. Kısa vadeli düşünen kişilerin baskılarının da yüksek ihtimal katkısı ile çoğu firma, Covid krizi öncesi çok yüksek oranlarda (hatta ilave borçlanarak) hisse geri alımları ve temettü dağıtımları yapmıştır. Bu durum firmaların krize karşı kırılganlıklarını arttırmıştır.  

Finansal piyasaların ağırlığının firmaların uzun vadeli geleceğini daha çok düşünen çalışan, tedarikçi veya uzun vadeli yatırımcıların lehine çevirmemiz elzemdir.

Bunu firma sanki halka açık değilmiş gibi parasını koyup en az beş yıl boyunca kitlemeyi kabul eden yatırımcılara daha fazla temettü ve/veya Genel Kurul'da oy hakkı vererek ya da kısa vadeli kazançları çok yüksek oranda vergilendirerek sağlayabileceğimizi düşünüyorum.

Likidite azalır gibi nedenler ile firmalarına uzun vadeli yaklaşan yatırımcılar ile kısa vadeli düşünen konar göçer yatırımcıları aynı sepete koymamalıyız. Bir gün veya birkaç ay hisseyi tutan ile yıllarca firmaya güvenip parasını riske eden yatırımcıların firmanın elde ettiği getirilerden veya temettülerinden aynı oranda faydalanması benim için hırsızlığa oldukça yakındır. 

Yorumlar

Burada yer alan bilgiler kişisel görüşüm olup, kesinlikle yatırım tavsiyesi değildir.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Rönesans Gayrimenkul ve Borçlanma Araçları Şartları Üzerine

Warren Buffett Yatırım Stratejisi ve Uygulanabilirliği ile İlgili Düşünceler - Yazı 1

'Terminal Value' da Ciddi Değer Kaybetme Risklerine Hazır Mıyız?

Nef (Timur Gayrimenkul) 2. Çeyrek Sonuçları ve Sermaye Artışı Üzerine

Alarko Holding Üzerine Düşünceler

Migros - Hedef Fiyat Seviyeleri Ulaşılabilir mi ve 1 Milyar TL Limitli Borç Meselesi? Yazı 2

Coca Cola İçecek Üzerine Değerlendirme

Sasa Polyester Üzerine Düşünceler

Doğan Holding'in Trump Tower'ı Alması Üzerine Düşünceler

Torunlar GYO Finansal Durumu Üzerine