Bankaların Takipteki Kredilerine Yönelik İnceleme - Yazı 1

Bugüne kadar bankalara yönelik çok kapsamlı analizler, seçili bankaların Türk Telekom sahipliğine yönelik analizlerim dışı, pek yapmadım. Bunun sebebi finansal kuruluşlara yönelik bilgi seviyemi yeterli görmememdendir; ancak bir noktada bilgi seviyemi arttırmalıyım. Özellikle risklerin biriktiği günümüz ortamında bankacılık sektörüne yönelik fikir sahibi olmak çok önemlidir.

Bu sebeplerden ötürü bankacılık sektörüne yönelik yaptığım araştırmaların meyvelerini sizler ile yazı dizisi şeklinde paylaşacağım. Yazı dizim üç yazıdan oluşacaktır.

İlk yazı seçili bankalara yönelik bulduğum verileri veya grafikleri sizle paylaştığım ve yorumladığım bölüm olacaktır. İkinci ve üçüncü yazı da ise sizlere, takipteki kredilerin arttığı dönemlerde bankacılık sistemi üzerindeki stresi azaltmak için uygulanan veya uygulanabilecek çözüm yöntemlerini elimden geldiğince sunacağım.

Her üç yazı için de bankacılık sektörüne yönelik bilgimin hata yapabilir seviyede olduğunu aklınızda bulundurarak okuyunuz. Sonuçta bu yazılar kendimi eğitmek amaçlıdır.

İlk olarak bankaların verdikleri kredileri risk seviyesine göre nasıl sınıflandırdıklarına odaklanarak başlamalıyız.

Bankalar verdikleri kredileri beş farklı sınıfa ayırmaktadırlar. Her sınıfı sunduğumda koyulaştırdığım maddelere özellikle dikkat ediniz. Sebebi kredi sınıflandırma sürecinde koyulaştırılan maddelerin yardımı ile yorumun devreye girmesidir.
  • I. Grup (Standart Nitelikteki Krediler):
30 Günden Fazla Gecikmeyen

Gelecekte de geri ödeme sorunları beklenmeyen

Anapara ve faiz ödemeleri, ödeme gücüne ve nakit akımına göre yapılandırılan
  • II. Grup (Yakın İzlemedeki Krediler):
Olumsuz gelişmeler nedeniyle borçlusunun ödeme gücünde veya nakit akımında olumsuz gelişmeler gözlenen ya da bunun gerçekleşeceği tahmin edilen

Kredinin kullandırıldığı esnada borçlunun önemli ölçüde finansal risk taşıması gibi nedenlerle yakından izlenmesi gereken

Anapara ve/veya faiz ödemelerinin kredi sözleşmesinde yer alan şartlara uygun olarak yapılmasında sorunlar doğması muhtemel olan ve bu sorunların giderilmemesi durumunda teminatlara başvurulmaksızın borcun tümüyle tahsil edilememe riski bulunan

Otuz günden fazla geciken ancak doksan günü geçmeyen

Geri ödemesi tamamen teminata bağlı olan kredilerde teminatın net gerçekleşebilir değeri alacak tutarının altına düşen

Donuk alacak gruplarında izlenirken yeniden yapılandırmaya konu edilen ve 7 nci maddede belirtilen koşulların gerçekleşmesini müteakiben canlı alacak olarak sınıflandırılan

** İkinci grup seviyesinde değerlendirilen krediler üç farklı kategoriye ayrılmaktadır. Bunlar sırasıyla 'Yapılandırma kapsamında yer almayanlar', yapılandırma kapsamında olan 'sözleşme koşullarında değişik olan' ve 'Yeniden finansman'dır.
  • III. Grup (Tahsil İmkanı Sınırlı):
Teminatların net gerçekleşebilir değerinin veya borçlunun özkaynaklarının borcun vadesinde ödenmesini karşılamada yetersiz bulunması nedeniyle teminata başvurulmaksızın tamamının tahsil imkanı sınırlı olan ve gözlenen sorunların düzeltilmemesi durumunda zarara yol açması muhtemel olan

Doksan günden fazla geciken ancak yüz seksen günü geçmeyen

Makroekonomik şartlardaki veya borçlunun faaliyet gösterdiği sektörlerdeki veya bunlardan bağımsız olarak borçluya ilişkin olumsuz gelişmeler nedeniyle işletme sermayesi finansmanında veya ilave likidite yaratmada sıkıntılar yaşanması gibi nedenlerle anaparanın ve/veya faizin bankaca tahsilinin vadesinden veya ödenmesi gereken tarihten itibaren doksan günden fazla gecikeceğine kanaat getirilen

Yeniden yapılandırılarak canlı alacak olarak sınıflandırılan ve bir yıllık izleme süresi içerisinde anapara ve/veya faiz ödemesi otuz günden fazla geciken veya bu izleme süresi içinde bir kez daha yeniden yapılandırmaya tabi tutulan
  • IV. Grup (Tahsili Şüpheli):
Anaparanın ve/veya faizin tamamının kredi sözleşmesinde yer alan hususlar çerçevesinde teminata başvurulmaksızın tahsilinin sağlanamayacağı muhtemel olan

Borçlusunun kredi değerliliği ciddi şekilde bozulmuş olan, ancak birleşme, yeni finansman bulma imkânı veya sermaye artırımı gibi olanakların borçlunun kredi değerliliğine ve kredinin tahsil kabiliyetine yapması beklenen katkı nedeniyle henüz tam anlamıyla zarar niteliği taşımadığı düşünülen 

Yüz seksen günü geçen, ancak bir yılı geçmeyen

Makroekonomik şartlardaki veya borçlunun faaliyet gösterdiği sektördeki veya bunlardan bağımsız olarak borçluya ilişkin olumsuz gelişmeler nedeniyle anapara ve/veya faizin vadesinden veya ödenmesi gereken tarihten itibaren tahsilindeki gecikmenin yüz seksen günü geçmesi beklenen
  • V. Grup (Zarar Niteliğinde Olan):
Borçlusunun kredi değerliliğinin tümüyle ortadan kalkmış olması nedeniyle tahsil beklentisi bulunmayan veya toplam alacak tutarının ancak ihmal edilebilir bir kısmının tahsil edilmesi beklenen

Bir yılı aşacak bir sürede tahsilinin sağlanamayacağı muhtemel olan

Anaparanın ve/veya faizin ödenmesi gereken tarihten itibaren tahsili bir yıldan fazla gecikmiş olan

** III., IV. ve V. grupta izlenen krediler, bankalar tarafından bizlere sunulan takipteki kredi miktarını vermektedir. Üç grubun toplamı 'Donuk Alacaklar' altında izlenmektedir.

Not: Her grup için paylaşılan maddeler yalnızca benim burada paylaşmakta fayda gördüğüm kısımlarıdır. Arzu edenler tüm maddelere buradan ulaşabilirler.

Kredi sınıflandırmaya yönelik benim merak ettiğim iki husus mevcuttur:

1. Aynı şirkete verilen aynı seviye kredi için iki banka, şirket geleceğine farklı açılardan yaklaşarak (biri olumlu, biri olumsuz) krediyi farklı sınıflarda gösterebilir mi?

2. Bankalar arası mevcut borçlu firmaya yeni kredi açılarak, önceki bankanın alacağının kapatılması yolu ile ilk borç veren firmanın kırmızı ile işaretlenen süre kısıtlarından kaçınılması sağlanabilir mi?

Bu sorular bana göre birazdan sunacağım veri ve grafikler açısından çok önemlidir.

Not: Tüm sunulanlar SOLO banka kredi verileri üzerinden hesaplanmıştır. Kredi verilerine Türk Telekom sahipliği için LYY özel amaçlı firmasına verilen kredi dahil değildir.



Yukarıda sizler ile 2018 yılı ile 2019 3. çeyrek arası seçili bankaların I. seviye krediler için ayırdıkları karşılık yüzdeleri sunulmuştur. 2018 yılı öncesi veriler karşılıklara yönelik yapılan muhasebe değişiklikleri sebebiyle sunulmamıştır.

Bankaların en az risk öngörülen I. seviye kredileri için de bir miktar karşılık ayırmaları gerekmektedir. Sunulan grafikte özellikle Ziraat Bankası'nın diğer tüm bankalara göre daha az I. seviye krediler için karşılık ayırdığı görülmektedir. Yüzdesel olarak tüm bankaların cüzi miktarda karşılık ayırdığı bir gerçek olsa da, gelin Ziraat Bankası'nın 2019 3. çeyrek 0,26% olan karşılık oranını örneğin %0,5'ye çıkarmasının karlılığına olan etkisine bakalım.

Konsolide olmayan solo verilere göre Ziraat Bankası'nın 2019 3. çeyrek sonu I. seviyede izlenen brüt kredi miktarı 397,3 Milyar TL'dir. Bu rakama 0,26% ile 0,5% oranları arasındaki fark olan %0,24'ü uygularsak, karşımıza ilave yaklaşık 954 Milyon TL karşılık gideri çıkmaktadır.

Yalnızca bu oransal fark, Ziraat Bankası ilk üç çeyrek oluşturduğu karı %25 düşürecektir. Diğer bankalara göre uyguladığı düşük karşılık yüzdesinin mantıklı bir açıklaması olabilir; ancak ciddi kredi portföy büyümesi yaşadığı bu dönemde Ziraat Bankası'nın daha muhafazakar yaklaşması sağlıklı olandır.


Seçili bankaların 2018 yılı ile 2019 3. çeyrek arası II. seviyede izlenen kredilerine ayırdıkları karşılık oranlarına odaklandığımızda, yine kamu bankalarının, Vakıf ve Halk, özel bankalara göre daha az yüzdede karşılık ayırdığı görülmektedir. Ziraat Bankası'nın II. seviye krediler için daha yüksek oranda karşılık ayırdığı görülmek ile beraber yazının ilerleyen kısımlarında sunulacak olan verdiği toplam brüt kredilerin ne kadar yüzdesini II. ve donuk alacaklar seviyelerinde tuttuğu önemlidir.

Örneğin Halkbank'a odaklanalım. II. seviye brüt kredileri için 2019 3. çeyreğinde %5,4 karşılık ayırmıştır. Bu karşılık oranını diğer bankalara yakın bir seviye olan %9 seviyesine çektiğimizde, yaklaşık 21,5 Milyar TL olan brüt II. seviye kredi miktarının ilave karşılığı yaklaşık 770 Milyon TL etmektedir. Bahsi geçen ilave karşılık rakamı, Halkbank'ın 2019 yılı ilk üç çeyrek elde ettiği kar olan yaklaşık 924 Milyon TL'nin %83'üdür.

Not: Lütfen Halkbank'ın sunulan verilerini yazının ilerleyen kısmı için unutmayınız.



Donuk alacaklara yönelik ayrılan karşılık oranlarına baktığımızda, İş Bankası ve Halkbank'ın bu seviye alacaklarına ayırdıkları karşılık oranlarını düşürerek net kar rakamlarına fayda sağladığı görülmektedir. İş Bankası'nın tahminlerden daha iyi üçüncü çeyrek sonuçları açıklamasının en büyük etkenlerinin başında bu seviye alacaklara uygulanan daha düşük karşılıklar sebebiyet vermiştir.

Bu noktaya kadar bahsedilen karşılık ayırma yüzdeleri gelir-gider tablosunu etkileyen gayri nakdi giderlerdir; ancak amortisman gideri gibi karşılık giderleri de önemli, gerçek giderlerdir. Sizi kötü günlere karşı korur. Bugün sizi iyi gösteren, kötü bir gün geldiğinde çok daha kötüsü ile geri döner.

Peki, özellikle donuk alacak seviyelerinde taşınan krediler için ayrılan karşılık yüzdelerinin düşürülerek iyileştirilmesinin doğru bir karar veya ayrılan yüzdelerin yeterli olup olmadığını nasıl değerlendirebiliriz?

İlk olarak yalnızca Garanti Bankası'nın yaptığına şahit olduğum donuk alacaklar için ayrılan karşılıklara ilave olarak donuk alacaklar için elde bulunan teminatları takip edebiliriz (Diğer bankaların da yapması zorunlu hale getirilmesi çok sağlıklı olur).

Örneğin solo Garanti Bankası'nın 3. çeyrek sonu donuk alacak miktarı yaklaşık 16 Milyar TL'dir. Bu alacaklar için yaklaşık 9,9 Milyar TL karşılık ayrılmıştır. İlave olarak Garanti Bankası aşağıda detayı sunulan toplam yaklaşık 13,5 Milyar TL donuk alacakları için teminatı mevcuttur.


Ayrılan karşılıklar + teminatların toplamı donuk alacakların %147'si etmektedir. Alınan teminatların sıkıntılı dönemlerde kayıtlı değerinden satılamama ihtimalini de düşünerek %100 üstü bir rakam beklemek sağlıklı olandır. Bu seviyede bir yüzde işlerin daha da kötüye gitmesi durumunda mevcut donuk alacaklar için daha da fazla karşılık ayrılmaması açısından bize güven verebilir.

İkinci olarak üç farklı donuk alacak kategorisinde izlenen kredilerin tahsilat yüzdelerini karşılaştırabiliriz; ancak aşağıda sunulan tablonun da, yoğun yeni intikal ve kategoriler arası transfer olduğu dönemlerde tahsilat yüzdesi hesaplama hususlarında sorunları mevcuttur.

Sağlıklı bir şekilde tahsilat yüzdeleri hesaplanması durumunda örneğin tahsilat yüzdesi düşerken ayrılan karşılıklar bankalar tarafından düşürülüyorsa, kaşımızı kaldırabiliriz.

Şimdi de seçili bankaların verdikleri brüt kredilerin ne kadarını hangi kategoride taşıdığına, donuk alacak oranlarına (NPL) ve donuk alacakları için ayırmadıkları karşılık miktarlarının çekirdek sermayelerine oranlarına bakabiliriz.


Halkbank ve Ziraat Bankası'nın diğer tüm seçili bankalara göre II. kategori ve donuk alacak kredi yüzdeleri ciddi olarak düşüktür. Bu sebeple yukarıda sunulan grafiklerde de görüldüğü üzere, Ziraat Bankası'nın hem II., hem de donuk alacak seviyesinde olan kredileri için diğer bankalar seviyesinde karşılık ayırmış olması pek bir anlam ifade etmemektedir. Tüm kamu bankalarının düşük II. kategori veya donuk alacak yüzdelerine sahip olmasının umarım makul bir gerekçesi vardır.


Bankaların donuk alacak yüzdesi, bu alacaklar için ayırdıkları karşılık oranlarına baktık. Peki, donuk alacaklar için ayrılmayan karşılıkların olası etkileri ne kadar olabilir?

Bu sorunun cevabı için seçili bankaların çekirdek sermaye miktarlarına ve serbest karşılık oranlarına da bakmamız faydalı olacaktır.


Yukarıda sunulan yüzdeler hesaplanırken (Donuk Alacaklar - Donuk Alacaklar Karşılığı - Serbest Karşılık)/Çekirdek Sermaye formülünden faydalanılmıştır.

Sunulan çekirdek sermaye miktarlarına sermaye benzeri ilave sermaye borçlanma araçları dahil edilmemiştir. Serbest karşılıklar da önümüzdeki dönemler ortaya çıkabilecek ilave karşılık baskına tampon görevi görebilecek olması sebebiyle dahil edilmiştir.

Son iki sunulan tablolardan çıkarılabilecek sonuçlar:
  • Halkbank, seçili özel bankalara göre düşük donuk alacak oranına sahip olmasına rağmen çekirdek sermayesine oranla ciddi ilave karşılık riski barındırmaktadır. 
  • Halkbank, 2019 yılı içerisinde 2018 yılına kadar ayırmış olduğu serbest karşılık miktarlarını iptal ederek 2019 yılı karlılığına 414 Milyon TL katkı sunmuştur. Hatırlarsanız yazını önceki kısımlarında II. seviye krediler için ayrılan karşılık oranını %9'a çıkarmamız durumunda Halkbank'ın karının 770 Milyon TL seviyesinde düşeceğini belirtmiştim. Bahsi geçen 414 Milyon TL'lik katkının da olmaması durumunda Halkbank 2019 yılı ilk üç çeyreğinde kardan zarara geçmiş olacaktı.
Bahsi geçen sebeplerden neden Halkbank'ın Varlık Fonu'ndan aşağıda sunulan sermaye benzeri kuponsuz krediyi almak durumunda olduğunu anlayabiliriz.

  • Hem donuk alacakları için ayırdığı karşılık oranını, hem de serbest karşılık miktarını 2019 yılı içerisinde düşürmesi ile İş Bankası çekirdek sermayesine oranla riskini arttırmıştır.
  • Yapı Kredi'nin çekirdek sermayesine oranla yüksek yüzdesine serbest karşılıklardan hiç destek gelmemektedir. 
  • Ziraat Bankası'nın düşük yüzdesinin başarı olup olmadığını okurun kendisine bırakıyorum.
Bu noktaya kadar sunulanlardan ilave risk unsuru oluşturabilecek bir durum karşısında zayıf halkaların, özel bankaların geri plana çekildiği ortamda bilançolarını hızlı oranda büyüten ve kredi sınıflandırmalarında bonkör davranan kamu bankalarında olduğu anlaşılmaktadır. 

Çoğrafi çeşitlilik konusunda pek farklılıkları olmayan özel ve kamu bankaları arasında bu miktarda kredi sınıflandırma farklılıkları pek de bana mantıklı gelmemektedir; umarım bir birim sermayeden azami oranda kredi verilebilme imkanı için kredi sınıflandırmasında bonkör davranılmıyordur.

Not: Akbank'ın düşük, Vakıfbank ve Halkbank'ın yüksek oranları dikkat çekicidir.

Sonuç olarak, kamu bankalarının II. seviye ve donuk alacaklarının özel bankalara göre düşük tuttuğu ortamda dahi, seçili bankaların riskleri artmış 254 Milyar TL II. seviye alacak, 118 Milyar TL de donuk alacak miktarı mevcuttur. Bu miktarların banka bilançolarında oturmalarına ve zamanla, kredi akışını duraklatma pahasına, sermaye benzeri borçlanma araçları ihraçları yardımı ile çözülmesini, bekleyebiliriz. Eğer hızlı çözmek istiyorsak başka çözümler üzerinden kafa yormalıyız.

Not: Riskli demek hisse fiyatı düşecek demek değildir. En riskli görünen dahi uygun fiyatta işlem görmesi halinde potansiyel barındırabilir.

Yorumlar

Burada yer alan bilgiler kişisel görüşüm olup, kesinlikle yatırım tavsiyesi değildir.

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEF (Timur Gayrimenkul) Firmasına Yönelik Kısa Bir Analiz

Global Yatırım Holding Değerleme Çalışması

Warren Buffett Yatırım Stratejisi ve Uygulanabilirliği ile İlgili Düşünceler - Yazı 1

'Terminal Value' da Ciddi Değer Kaybetme Risklerine Hazır Mıyız?

Rönesans Gayrimenkul ve Borçlanma Araçları Şartları Üzerine

Nef (Timur Gayrimenkul) 2. Çeyrek Sonuçları ve Sermaye Artışı Üzerine

Alarko Holding Üzerine Düşünceler

Zorlu Holding ve İştirakleri Üzerine Düşünceler - Vestel Elektronik

Aksa Akrilik ve DowAksa Üzerine Düşünceler

Selçuk Ecza Deposu Üzerine Düşünceler