Bankaların Takipteki Kredilerine Yönelik İnceleme - Yazı 3

16 Ocak günü sizler ile paylaştığım yazı dizimin ikinci analizi sonrası, bugün sizler ile

aşağıda sunulan maddelerin son üçüne
  • Seçili bankaların II. seviye (riski artmış alacaklar) ve donuk alacak verileri 
  • Kredi alacakalarının II. seviye ve donuk alacaklara aktarımın banka özkaynak verisine ve risk ağırlıklandırmış varlık miktarına etkisi
  • 2008-09 küresel ekonomik krizi ve sonrası gelişmiş ülkelerin donuk alacaklar için uyguladığı seçili önlemler
  • Kamu vs özel sektör önderliğinde ele alınan çözümlerin karşılaştırılması
  • 2008-09 küresel krizi ile bugün arasında kamunun donuk alacaklar için alabileceği önlemlerin gelişimi
  • Türkiye'de özel sektör ve yabancı yatırımcının donuk alacaklara yatırım yapması önündeki yasal engeller ve çözüm önerileri
yönelik düşüncelerimi paylaşacağım.

Ancak bahsi geçen üç konu öncesi, bankalara yönelik araştımalarım sürecinde çok yardımı dokunan saygıdeger bir büyüğümün önceki analizimde paylaştığım çözüm yönlerine yönelik ilave tavsiyesini sizlere sunacağım.

Sunacağım çözüm yöntemi banka bilançosu dışında uygulanan bir yöntem olarak sunulabilir.

Not: Sunulan örnek için Juan Ramirez'in harika kitabı 'Handbook of Basel III Capital' (1) dan yoğun olarak faydalanılmıştır.
  • Banco Popular - Aliseda (2013 sonu): 10+5 yıllık ayrıcalıklı servis anlaşması Banco Popular ve Aliseda arasında yapılmıştır. Anlaşma ile Aliseda, üstlenilen donuk alacaklar ve aktarılan varlıkların yönetimini üstlenmiştir.
Bahsi geçen Aliseda firmasının sahiplik yapısı yukarıda sunulmuştur. Konumuza özgü işlemler aşağıda sunulan karışık şemada açıklanmıştır.
Not: Unutulmamalıdır ki, Aliseda firmasına yönetimi aktarılan varlıklar, Banco Popular bilançosunda kalmaya devam etmiştir.

Banco Popular ve Samana Sarl firmalarının ilave 150 Milyon Euro sermaye koymaları öncesi Aliseda firması, Banco Popular bilançosunda çok cüzi bir değerden taşınmaktadır. 10+5 yıl seçili varlıkların yönetimi için Aliseda firması tarafından Banco Popular firmasına 715 Milyon Euro (+100 Milyon Euro belli hedefler tutturulursa ilave ödeme) ödenmiştir. İşlemler öncesi taşınan değer ile Aliseda firmasının ödediği 715 Milyon Euro arasındaki fark olan yaklaşık 710 Milyon Euro, Banco Popular tarafından satış karı yazılarak (aktarılan cüzi miktarda varlık ve işlem maliyetleri düşmeli) Banco Popular'ın sermayesini kuvvetlendirmesine yaramıştır.

Bu satış karı sermaye yeterlilik hesaplamaları yapılırken hesaplarımıza dahil ettiğimiz çekirdek sermayemizi arttırır; ancak yalnız bu kar işlemine odaklanmamalıyız. 

Banco Popular firmasının Aliseda yönetim firmasında olan %49'luk sahiplik oranına düşen pay için belli başlı ayarlamalar yapılması gereklidir. Öncelikle bu yatırımın bilançoda taşınan değeri için, hesaplama detayına girmeden, bir risk ağırlıklandırması yapılarak paydamıza eklemeliyiz. Taşınan değere yönelik ilave olarak beklenen zarar karşılığını ise payımızdan düşmeliyiz. Aliseda firmasının şemasınına baktığımızda Banco Popular'in yalnızca Aliseda firmasına sermaye desteğinde bulunmadığını görebiliriz. Verilen krediler de risk ağırlıklandırmasına tabi olup, paydamıza eklenmelidir. Verilen borçlar için herhangi bir devlet garantisi söz konusu olmadığından risk ağırlıklandırması %0 olmayacaktır. Son olarak payımızdan Aliseda firmasının taşınan değeri içerisinde var olan şerefiye miktarını hesaplama kuralları sebebiyle düşmeliyiz. 

Sunulan strateji ile Banco Popular birkaç avantaj elde etmiştir. Bunlar:
  1. Çekirdek sermaye kuvvetlenmiştir.
  2. Banka güçlü taraflarına daha net odaklanma imkanına sahip olmuştur.
  3. Özel sektörün çoğunluk sahibi olması ile yönetilen varlıklar hususunda daha disiplinli ve hızlı bir süreç yönetilebilecektir. 
  4. Yatırımcılar için şeffaflık artacaktır.
  • Kamu vs Özel Sektör Önderliğinde Ele Alınan Çözümlerin Karşılaştırılması:
Kamu vs özel sektör önderliğinde, özellikle bilanço dışı, sunulan çözüm örneklerine baktığımızda ilk olarak karşımıza kurulan kötü banka veya özel amaçlı şirketin satın aldığı varlıklara uyguladığı iskonto oranı farklılıkları çıkmaktadır.

Önceki analizimde yapmış olduğum üç kötü banka karşılaştırmasında da görülebileceği gibi kamu önderliğinde (direkt sahiplik veya verilen borç garantileri yolu ile) olan şirketler, satın aldıkları varlıklara daha düşük iskonto uygulamaktadır. Bazılarında ise herhangi bir ilave iskonto uygulanmamıştır. En asgari sürede ve en azami verimlilikte başarı elde edilebilmesi için alınan riske ve katlanılan ilave giderlere oranla makul bir getiri temin edilebilecek bir iskonto uygulanması elzemdir. Eğer uygulanmaz ise zombi banka tehlikesi, zombi kötü banka riskine dönüşebilecektir.

Zombi olabilme riskinin bir veya birkaç bankadan, kamu önderliğindeki kötü bankaya geçirilmesi birkaç ilave riski de beraberinde getirebilir. Bunlar:
  • İskonto uygulanmadan satın alınan varlıkların önceki sahibi bankalar rekabeti bozucu avantaj elde edebilir.
  • Banka yöneticileri ve sermayedarların bu duruma getiren işlemlerinden ders almamalarına sebebiyet verir.
  • Birkaç kişinin üstlenmesi gerekli riskler, genele yayılır.
Bu tip riskler önceki örneklerden görülebildiği üzere kamu önderliğinde yapılan çözümlerde daha sıklıkla karşılaşılmaktadır. 

Eğer kamu önderliğinde bir çözüm uygulanacak ise İşveç'in 1990 yılların başlarında başarı ile uyguladığı yöntemi inceleyen Emre Ergüngör ve Kent Cherny'e kulak verebiliriz (2).

İkilinin ve sundukları the Federal Reserve Bank of Cleveland çalışmalarına göre dikkat edilmesi gerekli hususlar özetle:

1. Şeffaflık: Hangi çözüm yolu izlenirse izlensin, çözüm yolunun başlangıcı var olan sıkıntıların ve başvurulacak yolun şeffaf ve anlaşılır bir şekilde sunulmasıdır. 
Ülkemiz özelinde baktığımızda şeffaflık anlamında ileriye değil, ciddi olarak geriye gittiğimizi söyleyebilirim. Türkiye Varlık Fonu'nun (ki ben çözüm yolunun TVF üzerinden yapılabileceğini düşünüyorum) Sayıştay denetiminde olmayışı, Borsa İstanbul'da Avrupa Kalkınma Bankası payının veya kamu garantisi verilen üçüncü köprü ve bağlantı yollarının Çinli konsorsiyuma hangi değerden satıldığı kolay kolay ulaşılabilecek bilgiler değildir. 

Not: Üçüncü Köprü ve bağlantı yollarının işletmecisi olan firmanın %51'inin satış fiyatı için sunulan linke bakabilirsiniz.

2. Yönetimde Siyasi ve Finansal olarak Bağımsızlık: Kamunun çözüm yoluna dahil olması ile izlenen çözüm yoluna siyasi düşüncelerin girebilme ihtimali artabilmektedir. Kendilerine emanet edilen varlık veya taşınmazlar hususunda kararlar siyasi değil; ekonomik olarak alınmalıdır. 

Örneğin en olumlu senaryoda dahi ekonomik olarak değer yaratamayacağı direktörler tarafından öngörülmüş bir firmayı, sırf bolca işçi çalıştırıyor diye yıllar boyu verimsiz çalıştırmak ne kadar doğru bir karar olacaktır. Ya da açık veya kapalı kapılar ardından muhalif olan bir kişinin veya grubun şirketi kısa süreli sıkıntı yaşıyor diye kapatılması doğru olacak mıdır?

Alınacak kararlar, en azami şeffaflık ile desteklenmiş bir şekilde ekonomik temeller üzerine kurulmalıdır.

3. Riski Alanın İlk Cezalandırılması: Yeni yapıya aktarılan varlıkların transfer fiyatları, iskonto oranları veya garantileri, riski ilk olarak ortaya çıkaranların ders alabilmelerini (azami oranda kayıp) sağlayacak seviyelerde olmalıdır. Herhangi bir ders çıkarılmaması durumunda ileride daha da büyük krizler bizleri bekleyebilir.

Garanti almaması gerekli yatırımcılara garanti verilmemesi gereklidir.

İsveç, 1990 yılların başında yukarıda sunulanların neredeyse tamamını (garanti almaması gerekli yatırımcılara garanti verilmiştir) uygulayarak nihai hedef olan kredi akışının yeniden sağlıklı hale getirmeyi başarmıştır.
  • 2008-09 Küresel Krizi ile Bugün Arasında Kamunun Donuk Alacaklar için Alabileceği Önlemlerin Gelişimi:
2008-09 küresel ve sonrasında gelen Avrupa krizi ile beraber ülkelerin uygulamış olduğu kurtarma politikaları, kurtarma operasyonlarının yapıldığı ülkelerde yaşayanlar tarafından ciddi olarak eleştirilmiştir. Eleştirinin temel kaynağı kamu tarafından üstlenilen risklere karşılık banka yöneticileri, sermayedarları ve borç verenlerin kayıplarının asgari seviyede olması yatmaktadır. 

Eleştiriler sonrası Avrupa özelinde belli başlı kural değişiklikleri devreye girerek, kamunun alabileceği ve mevcut sermayedarları mutlu edebilecek aksiyonlar kısıtlabmıştır (3). Yapılan değişiklikler özetle:
  1. Mevcut sermayedar ve garanti altına alınmamış borç verenlerin yatırımları silinmeden kamu devreye girmemektedir (bail-in clause)
  2. Bütçe dışı veya kamu borcunu arttırmayacak şekilde yapılabilen (%50 altı kamu sahipliği veya sunulan garantiler yolu ile gibi) kamu önlemlerinin önüne geçilmiştir.
Avrupa'da alınan kuralların bizde de uygulandığı varsayımında, kamu yeni kurulacak özel amaçlı bir şirket veya kötü bankada %49 sahipliğini bahane göstererek 'Borcum artmadı bu işlem ile' diyememektedir. %0 sahipliği varsayımda dahi, kurulan firmaya verilen borç için garantör olunuyorsa borcumuz artacaktır. Yeni kurallar gereği firmanın sahiplik yüzdesine değil, firmanın riskine en çok kim maruz ona bakılmaktadır.

Yeni kurallara göre bir işlemin bütçe dışı olması için aşağıda sunulan şartların gerçekleşmesi gerekmektedir:

- Kurulan özel amaçlı şirketin belli bir süre ile kurulması
- Başarılı olabileceğini kanıtlar bir iş planı olması
- Varlıkları satın alınan banka(lara) sermaye artışı yaptırmak durumunda kaldıracak satın alım iskontosu uygulanması
- Yeni kurulan şirket risklerinin çoğunluğu özel sektör tarafından üstlenilmesi gereklidir.

Bütçe açığımızın arttığı günümüz ortamında, yukarıda sıralanan koşullar elimizi krizler öncesi şartlara göre zorlamaktadır.

Bütçe dışı kabul edilebilmesi önünde arttırılan önlemler ile beraber Avrupa'da uygulanan devlet yardımı (state aid) kurallarına da dikkat etmeliyiz (4). Kamu yardımı aşağıda sunulan şartlar oluşursa meydana gelmektedir:
  1. Devlet ya da dolaylı olarak (Türkiye Varlık Fonu vs.) kamu kaynakları kullanılmalı
  2. Rekabeti engelleyici olmalı
  3. Satan tarafa avantaj sağlamalı
İkinci ve üçüncü maddeyi etkileyecek en önemli husus, yine ve yeniden, satın alınacak varlıklara uygulanacak olan iskonto oranıdır. Kamunun dahil olduğu bir işlemde kamu yardımı engelleri ile karşılaşılmaması için yapılacak işlem fiyatı aşağıda 'REV' ile gösterilen seviyenin altında gerçekleştirilmesi gereklidir.

GBV: Bankanın karşılık ayırmadan önceki bilanço değeri
NPV: Bankanın karşılık ayırması sonrası bilançolarında taşıdığı değer
MP: Varlığın piyasa değeri
TP: Satın alım değeri
REV: İlave giderlerin dahil edildiği, nakit akışına bağlı uzun vadeli varlık değeri

Normal şartlarda piyasa değeri ile satın alım değeri arasında oluşan fark da devlet yardımı olarak kabul edilmektedir; ancak zorlu dönemlerin yaratabileceği likidite sıkıntısı gibi şartlar, piyasada işlem gören değerleri altta yatan uzun vadeli değerden koparabilmektedir. Bu sebeple satın alım fiyatı 'REV' ile karşılaştırılmaktadır.

Bu karşılaştırma yalnızca varlık satın alım işlemleri için yapılmamaktadır. Aynı şekilde kamunun sunduğu varlık garantileri için de yapılmaktadır. Sunulan garanti için alınan gelirin başka bir piyasa oyuncusu tarafından da sunulup sunulamadığına bakılmaktadır.

Sonuç olarak karşımıza çıkan yeni kurallar ile hem riske maruz banka yatırımcıları veya yöneticilerini, hem de kamuyu ortak mutlu edebilecek çözüm yolları önündeki engeller artmıştır. Çok haklı olarak riske maruz kalması gerekli banka yatırımcıları ve borç verenleri gelecekte oluşması beklenen çözüm yollarından daha büyük hasarla çıkacaktır. 
  • Türkiye'de Özel Sektör ve Yabancı Yatırımcının Donuk Alacaklara Yatırım Yapması Önündeki Yasal Engeller ve Çözüm Önerileri:
Bankaların bilançolarında duran, görünen veya görünmeyen, riski artmış alacak sıkıntılarını çözmemiz için yabancı kaynaklara ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Türkiye'de kurulu bulunan varlık yönetim şirketlerinin yüksek borçlanma maliyetleri ya da bilanço kuvvetleri bu yükü kaldırabilmelerine olanak vermemektedir. 

Yabancı kaynakları (Private Equity özelinde) veya fonları ülkemize çekebilmemiz önünde ise çeşitli engeller mevcuttur. Bu engelleri Baker and Mckenzie firması açık ve net bir şekilde bizlere sunmuştur (5) (6)

Not: Sunulanlar paylaşılan iki yazıdan derlenmiştir.
  1.  Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması:
Ani kur atağı ile acele çıkarılan anlaşmanın yarattığı sıkıntılar yavaşta olsa giderilmektedir. Yabancı finansal kuruluşların çerçeve anlaşmalarına dahil edilme imkanı sunulmuş ve Bankacılık Kanunu tarafından yolsuzluk suçu sayılan belli işlemlerin önü '2+2' yıl da olsa açılmıştır.

Ancak belli başlı, uzmanlar tarafından aşağıda özetlenen sıkıntılar devam etmektedir:

- Çerçeve anlaşmasına dahil olmayan finansal kuruluşları belirlenen şartlar bağlamamaktadır. İmzalamayan kuruluşlara ödeme yükümlülüklerinin devam edecek olması, niyetli olan finansal kuruluşların anlaşma imzalama teşviğini ortadan kaldırabilmektedir.

- Çerçeve anlaşmasına dahil olmayan finansal kuruluşlar, '2+2' yıl boyunca gevşetilen yolsuzluk suçlamalarına tabi olmaya devam edebilecektir. 

- Anlaşmaya dahil olabilmek için istenilen bilgi ve belgelerin çokluğu. Bu durum borçluların yeniden yapılandırmaya yaklaşımlarını etkileyebilmektedir.

- Önlemlerin uygulanabilmesi için anlaşmayı imzalayan finansal kuruluşların yüksek oranda çoğunluğunun onayı gerekmektedir. Örneğin borç azaltımı veya silinmesi için tüm alacaklı finansal kuruluşların, sermaye-borç takası için ise mevcut sermayedarın onayı gerekmektedir. 

      2. Konkordato:

- Mahkeme üzerinden gerçekleştirilmesi sebebiyle konkordato talebine bakan hakimler ve firmalara gözlemci olarak atanan görevlilerin nitelikleri hususunda endişeler dile getirilmektedir.

- Finansal yeniden yapılandırma sürecine kıyasla finansal kuruluşların oluşturulan kurtarma planına dahil olma durumu daha azdır.

-  Konkordato azami süresinin (23 ay) uzunluğu finansal kuruluşlara zarar verebilmektedir. Konkordato süresi boyunca teminatsız kredi veren kuruluşlar faiz geliri tahakkuk edememektedir. 

Konkordato süresi hususunda azami süreyi altı aya indirmeye yönelik çalışmaların olduğu kamuoyuna yansımıştı (7). Bu süre azaltımı alacaklı finansal kuruluşların işine gelebilir; ancak sürenin kısa tutulması ile kısa süreli sıkıntı yaşayan potansiyelli firmaların ortadan kalkmasına sebebiyet verebilir. 

Finansal yeniden yapılandırma çerçeve anlaşması ve konkordatodan bağımsız bir diğer dikkat edilmesi gerekli durum ise icra hukuku alanında yaşanabilmektedir. Alacaklıların teminatlarını takip süreci ile nakte en hızlı şekilde cevirebilmesi karşısında sıkıntılar mevcuttur. Borçluların alacaklıların teminatlarına takip süreci başlatmalarının her kademesinde bir neden sunmadan karşı çıkarak geciktirebilmesi, borçlulara zaman kazandırsa da, donuk alacaklara yatırım yapabilecek yabancı yatırımcıları caydırabilir.

Bu sıkıntı yalnızca Türkiye'ye özgü bir durum değildir. Eski Hindistan Merkez Bankası Başkanı Raghuram Rajan, 'I Do What I Do' (8) kitabının altıncı bölümünde sorunlu alacaklara yönelik çözüm mekanizmalarını tıkayan hukuksal sıkıntıları Hindistan için dile getirmiştir.

Rajan'ın bizim de dikkat etmemiz gerekli bahsettiği noktalar:

- İyi avukatlara ulaşabilen firmalar hukuk sistemi açıklarınını kullanarak yasaları kendi çıkarlarına kullanabilmektedir.

- Firmalar teminatın nakte çevirilmesini geciktirerek bankaları 'ötele ve refinanse et' stratejisine itebilmektedir.

- Sistemin borçluları gereğinden fazla koruma 'süper sermaye' yolunu açmaktadır. Bu durum ile sermayedarlar getirilerden azami olarak yararlanabilirken, kayıplardan ise asgari derecede etkilenmesini sağlamaktadır.

- Mevcut sermayedarların firma üzerindeki kontrolünün azaltılabilmesi için borç-sermaye takası, sermaye yatırımına getirilecek süre kısıt ile beraber kolaylaştırılabilir.

       3. Donuk Alacakların Satışı:

Kurallar gereği III, IV ve V. kategori (donuk alacaklar) alacaklar Varlık Yönetim firmaları dışında herhangi bir yapıya satılamamaktadır. I. ve II. seviye krediler ise diğer yatırımcılara da satılabilmektedir.

İlave olarak BDDK'nın aldığı karar gereği herhangi bir yerel tüzel veya gerçek kişilikten olan alacağın finansal kuruluşlar tarafından yerel olmayan bir kişiliğe satışı gerçekleştirilememektedir. Bu yabancı yatırımcılar tarafından kurulması gerekli yerel şirket üzerinden maliyetleri ya da başka bir ifade ile satın alım fiyatına uygulanması gerekli iskontoyu arttırabilecektir.

Son olarak Bankacılık Kanunu gereği satış işleminin erken aşamalarında finansal kuruluşlar tarafından herhangi bir borçlunun bilgilerinin paylaşılamaması süreci zorlaştırmaktadır.  

      4. Donuk Alacakların Senetleştirilmesi:

Sermaye Piyasası Kurulu kuralları gereğince yalnızca seviye I alacaklar menkul kıymetleştirilebilmektedir. Riski artmış olan alacakların senetleştirilememesi bankaların uygulayabileceği çözüm yollarını azaltmaktadır.

Yukarıda Baker and Mckenzie firmasının bizler ile paylaştığı bilgiler ışığında bankaların riski artmış alacaklarına yönelik çözüm önerileri çok kapsamlı bir şekilde ele alınması gereklidir. Sermaye piyasamızın derinliğinin yetersiz olması ve direkt veya dolaylı olarak yabancı yatırımcılara bel bağlamamız sebepleri ile onların bakış açısından sistemimizi verimli hale getirmemiz elzemdir.

Ancak sonuç kısmına geçmeden önce, sırf yabancı yatırımcı çekmeliyiz diye yatırım ortamını tek taraflı iyileştirmememiz gerekliliğini bir örnek ile sizlere sunmak isterim. Ülkemiz için günümüzde söz konusu olmasa da, özel amaçlı şirketlerin (Private Equity) geri ödeme sıkıntısı çeken alacakları veya da direkt olarak teminatları satın almasının sıkıntıları yavaş yavaş gündeme gelmektedir (9). Özel amaçlı şirketler satın aldıkları varlıklar yolu ile gelişmiş ülkelerde çok ciddi konut stoğu kendilerinde toplamışlardır. Alternatiflerine (banka veya kamu) göre daha kısa vadeli ve getiri odaklı olmaları sebebiyle ellerinde bulunan konutların kiracılarına veya borç ödemesini geciktirebilen borçlulara karşı daha sert oldukları iddia edilmektedir. Bu yalnızca konut alanı için değil, tüm alacak-borçlu ilişkisi olan durumlar için geçerli olduğunu kabul edebiliriz.
  • Sonuç:
Bana bu yazı dizisini yazmayı bitirirken 'Niye bankalar çözüm yolları hususunda çekimser?' diye sorarsanız, cevabım direkt olarak bankaların alacaklarına yönelik karşılık zararları ile bir anda yüzleşmek istememeleri tahminimi belirtirim. Aşağıda sunulan gerekçeler sebebiyle bilanço dışı çözümde yüksek ilave iskonto uygulamaktan başka şanslarının olmadığını düşünüyorum (10).

Bankalar sorunlarını öteleyebilir, hatta faiz indirimlerinde kalıcı başarı sağlanırsa bilanço içerisinde sorunlar eritebilir de. Ancak olası bir ters rüzgarda bugün sorunları çözmedikleri için de 'Ah vah' ederler.

Aşağıda sunulan tablo tüm yapılması gerekenleri maddeler halinde gayet net bizlere sunmaktadır (11).
Son söz olarak işin özü bana göre:

1. Sorunun boyutu ve atılan adımlar hususunda şeffaf ol.
2. Banka üst yönetimini sorunları çözmek için teşvik et. Sorunu çözmediğiniz sürece prim veya temettü dağıtılmaz gibi.
3. Sorunu çözecek yapının nitelikli ve bağımsız olmasına azami özen göster.

Yapılabilecekler belli; ancak en önemlisi güven ortamının yeniden azami oranda tesis edilmesi gereklidir. Tesis edilmediği durumda bir donuk alacağın yerini başka bir donuk alacak alacaktır.

Kullanılan Kaynaklar:

(1) https://www.amazon.com/Handbook-Basel-III-Capital-Enhancing/dp/1119330823

(2) https://voxeu.org/article/resolving-banking-crisis-should-we-follow-sweden-s-example

(3) https://bruegel.org/wp-content/uploads/imported/publications/Bad_Banks_in_the_EU.pdf

(4) https://european-economy.eu/2017-1/non-performing-loans-and-state-aid-rules/

(5) https://www.lexology.com/library/detail.aspx?g=878c82d6-1c70-4b56-97da-b80dffac1085

(6) https://www.lexology.com/library/detail.aspx?g=d9c6139f-a7c7-4529-83d5-1d0dc1e9e807

(7) https://www.bloomberg.com/news/articles/2019-12-09/turkey-weighs-shorter-bankruptcy-protection-period-to-help-banks

(8) https://www.amazon.com/I-Do-What/dp/9352770145

(9) https://www.theguardian.com/us-news/2019/mar/26/blackstone-group-accused-global-housing-crisis-un

(10) https://www.ecb.europa.eu/press/key/date/2017/html/sp170203.en.html

(11) https://assets.kpmg/content/dam/kpmg/co/pdf/KPMG_Co_BTMY_Financiero_NPLE.pdf

Yorumlar

Burada yer alan bilgiler kişisel görüşüm olup, kesinlikle yatırım tavsiyesi değildir.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Rönesans Gayrimenkul ve Borçlanma Araçları Şartları Üzerine

Rönesans Holding ve YDA İnşaat Üzerinden Şehir Hastaneleri ile Alakalı Düşüncelerim - Yazı 2

'Terminal Value' da Ciddi Değer Kaybetme Risklerine Hazır Mıyız?

Örnekler ile Nakit Akım Tablosu Önemi Üzerine

NEF (Timur Gayrimenkul) Firmasına Yönelik Kısa Bir Analiz

Selçuk Ecza Deposu Üzerine Düşünceler

Zorlu Holding ve İştirakleri Üzerine Düşünceler - Vestel Beyaz Eşya

Alarko Holding Üzerine Düşünceler

Ege Endüstri Finansal Durumu Üzerine

2019 Yılı Faaliyet Raporu Üzerinden Zorlu Holding Değerlendirmesi